6 Mayıs 2009 Çarşamba

Alan adlarına özgürlük





Avrupa Birliği Komisyonu, interent alan adları ile ilgili düzenlemeler gerçekleştiren ICANN'ın ABD hükümetinden bağımsız olmasını talep etti.

AB Komisyonu, ICANN'ın (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers), ABD İletişim Departmanı'ndan bağımsız olarak özel ve kararların uluslararası yönetim tarafından verilebilir hale getirilmesini istiyor. Komisyon, ICANN ile ABD İletişim Departmanı'nın bu yıl Eylül ayında sona erecek sözleşmesini yenilememesini de bekliyor.

AB'nin, ICANN'nın 1,5 milyardan fazla internet kullanıcısını ilgilendiren alan adları ve yönetimi konusunda geçtiğimiz yıllarda verdiği kararların, ABD İletişim Departmanı ile ortak alınmasından dolayı hoşnutsuz olduğu belirtiliyor.

ICANN ile ilgili davalara ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki mahkemeler bakıyor. AB, bunun da değişmesini istiyor. AB, tüm dünyayı ilgilendiren ICANN ile konuların gerektiğinde uluslararası bir mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Komisyon, ICANN yönetiminde, Asya ve Avusturalya'dan toplam 3, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa ve Afrika'dan 2'şer üye ile oy hakkı olmayan ICANN'dan bir temsilcinin görev alabileceğini belirtiyor.

AB Komisyonu Bilişim Topluluğu, konu hakkında bu hafta içerisinde bir toplantı yapacak. ICANN yönetimi ise AB'nin önerilerini ve toplantıdan çıkacak kararları izlemeye aldı.

ICANN NEDİR?
ICANN, İnternet Protokolü (IP) adresi alanı tahsisi, protokol tanıtıcı ataması, genel (gTLD) ve ülke kodu (ccTLD) Üst Düzey Alan İsmi sistemi yönetimi ve kök sunucu sistemi yönetimi işlevlerinden sorumlu bir kurum.

ICANN, tüm internet kullanıcılarının geçerli adresler bulabilmelerini sağlamak üzere evrensel çözülebilirlikten emin olunması için DNS'in teknik unsurlarının yönetiminin koordinasyonundan sorumlu. Bunu, internetteki işlemlerde kullanılan eşsiz teknik tanıtıcıların dağıtımını ve Üst Düzey Alan İsimlerinin (.com, .info gibi) kullanılma yetkilerinin dağıtılmasını gözlemleyerek yapıyor.

28 Nisan 2009 Salı

BİR DEMET ŞİİR

KALDIRIMLAR


Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Web Tabanlı Öğretim , Temel Öğeleri ve Amacı


Web Tabanlı Öğretim (WTÖ) en basit açıklamasıyla öğretimde internet (web) teknolojilerinin işe koşulmasıdır denilebilir. William Horton'a göre WTÖ; ne amaçla olursa olsun bir insanın eğitim sürecinde web teknolojileri uygulamalarını göz önünde bulundurmaktır. Bu tanımda dikkate alınması gereken kelimeler “amaç” ve “dikkate almak”; WTÖ'in öğrenim kavramı içermeyen sadece basit bir web sitesi olmadığını vurgulamaktadır. İkinci önemli noktada “öğretim süreci” yerine “eğitim süreci” kelimesinin kullanılmasında yatmaktadır. Bunun nedeni de artık ikisi arasında kesin farklılıkların neredeyse kalmamasındandır denilebilir (Horton, 2000).

WTÖ, bilgisayar destekli öğretim'in www (World Wide Web), internet ve intranet metodolojileri ve teknolojileriyle, uzaktan eğitimin yenilikçi yaklaşımına dönüşümü olduğu belirtilmektedir. WTÖ her konudaki “canlı” (live) içeriğin, mümkün olduğunca aynı anda, bireysel-yönelimli ve bireysel-yönetimli öğretim yapısı çerçevesinde iletilmesidir. Bu anlamda dünyanın heryerinde insanların istedikleri zaman ve yerde eğitim alabilmek için kullanabileceği ideal bir araç olduğu söylenebilir. Bilgisayar ve ağ teknolojilerindeki gelişmeler, bant genişliklerindeki artışlar, web tarayıcılarının 3 Boyutlu (3-D) sanal gerçekliği, animasyonlar, etkileşimleri, sanal sohbetleri, tele konferansları, gerçek-zamanlı ses ve görüntü alış-verişini desteklemeleri ile WTÖ kendine geniş kapsamlı bir kullanım alanı bulmuştur ( http://www.webbasedtraining.com/trends_technologies.aspx ).

Khan ( http://www.webbasedtraining.com/trends_technologies.aspx , 2004; Khan,1997), WTÖ kavramını şu şekilde tanımlamaktadır : “…öğrenmenin desteklendiği ve anlamlı bir öğrenim ortamı yaratmak amacıyla www kaynaklarının kullanıldığı hipermetin tabanlı öğretim programıdır.”

Relam ve Gilliami'ye göre ( http://www.webbasedtraining.com/trends_technologies.aspx , 2004; Relam ve Gilliami,1997) WTÖ; www kaynaklarından yararlanılarak oluşturmacı ve işbirlikli öğrenim ortamı dahilinde bilişsel yönelimli eğitim stratejileri ile oluşturulan bir uygulama repertuarıdır.

Clark'a göre (1996) WTÖ; Web tarayıcısında görüntülenen, özel veya genel bilgisayar ağları veya internet üzerinden yayınlanan bireyselleştirilmiş öğretimdir. WTÖ; bilgisayar destekli öğretim'in internet'ten yüklenen biçimi değildir. WTÖ, istenildiğinde kullanılmak ve ağ üzerinden istenildiğinde erişilmek üzere bir sunucuda saklanır. Sürekli ve çok sık biçimde güncellenir (Henke).

Henke'ye göre eğitim alanında ortaya çıkan WTÖ, aslında internet'in gittikçe artan kullanım alanlarından da biri olduğu söylenebilir. Geniş bir kullanım alanına yayılmasının olası nedenleri şunlardır :

  • Bilgisayar tabanlı öğretim, canlı yayınlar, video kasetler gibi araçlarla karşılaştırıldığında uzaktan eğitim ihtiyacını daha ekonomik (kabul edilebilir ve ucuz kaynaklar) karşılamaktadır (Henke; Relan ve Gillani, 1997; Santi, 1997).
  • Evinden ve işyerinden derse katılmayı tercih eden veya şartları böyle olmasını gerektirdiği durumlarda elverişlidir (Henke; Bannan ve Milheim, 1997).
  • Bilgisayar destekli eğitimde olduğu gibi ayrı ayrı rapor mekanizmaları yerine içerik kontrolünü, sunum ortamını ve işleyiş ile ilgili detayları tek bir pakette toplamaktadır (Henke; McManus, 1996).

Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre ( http://support.blackboard.net/components/Benefits_of_Online_Learning.doc ); Amerika Birleşik Devletlerindeki üniversite ve kolejlerin yarıya yakını çevrim-içi eğitim sunmaktadır. Bilgisayarlı Kampüs Projesi'ne (Campus Computing Project) göre yüksek öğrenim seviyesindeki okulların %44'ü halen elektronik posta (e-posta) kullanmaktadır. Yine aynı tarz okulların %33'ü interneti, %23'ü de Web'i dersin bir parçası olarak kullanmaktadır. 2007 itibariyle tüm üniversite ve kolej öğrencilerinin yarısı bazı derslerini uzaktan öğretim teknolojileri yöntemiyle alacakları öngörülmektedir (Kascus, 1997).

Web Tabanlı Öğretimin Amacı

Horton'a göre (2000, s23) WTÖ yeni bir oluşum olmasına rağmen eğitim tasarımcıları tarafından kullanılmakta olan geleneksel yöntem tabanlı uygulamaları WTÖ sistemine uyarlamakta oldukça istekli oldukları görülmektedir. Etkin eğitim tasarımı ile oluşturulmuş WTÖ uygulamalarının, klasik sınıf ortamından veya disket/CD tabanlı BDÖ uygulamalarına göre daha iyi bir öğrenim tecrübesi sağladığı söylenebilir. WTÖ'de öğrenciler aktif olarak dersin katılımcısı ve yöneticisidirler. Hangi dersi, ne kadar sürede ve hangi seviyede alınacağına öğrenci kendisi karar vermektedir. Öğrenciler sadece pasif bir dinleyici değil, düşünen ve karşılık veren aktif katılımcılardır. Böylece kendi gelişimlerini kontrol edebilme ve izleyebilme şansına da sahip olabilmektedirler.

WTÖ, öğrencilerin geniş kapsamlı güncel bilgilere anında ulaşabilme fırsatı vermektedir. Benzer konularda proje geliştiren farklı ülkelerdeki öğrenciler birbirleriyle keşfettikleri bilgileri paylaşabilir, araştırabilir, ortak başka projeler geliştirebilirler. Gerçek dünyadaki bilgilerle öğrencilerin teorik olarak öğrendikleri bilgiler özdeşleştirilebilir, böylece öğrencilerin üzerinde çalıştıkları konuyla ilgili daha gerçekçi sonuçlara ulaşması sağlanabilir. Aynı zamanda teorik bilgilerin de farklı açılardan yorumlanabilmesi ve daha derinlemesine incelenebilmesi fırsatı yaratılmış olur.

Bilimsel tartışma yapmak, soruları araştırmak veya problem çözmek amacıyla web teknolojilerini kullanan öğrencilerin, kritik kavramları algılama, problem çözme becerileri ve yaratıcılıkları da gelişmektedir (Horton, 2000;Baron ve Goldman, 1994). Düşünceler daha net ifade edildiğinden öğrenme bağlamında gelişim belirginleşmektedir. WTÖ öğrencileri bir e-posta grubunda, haber panolarında veya tartışma gruplarında karşılaştıkları soruları cevaplamadan önce konu üzerinde daha derin düşünme fırsatı bulmaktadırlar. Bazı araştırma bulgularına göre öğrencilerin yazmadan veya konuşmadan önce düşünebilmek için zaman ayırdıklarında daha iyi öğrendikleri belirtilmiştir (Horton, 2000, s.23).

WTÖ işbirlikli öğrenmeyi desteklemektedir (Horton, 2000; Baron ve Goldman, 1994). Horton'a göre (2000, s.23) böylece öğrenciler tartışabilmekte, fikir alış verişinde bulunabilmekte ve farklı alanlardan, şehirlerden hatta ülkelerden kişilerle beyin fırtınası uygulamalarına katılabilmektedirler. Öğrenme'nin bir parçası da soruları cevaplayabilecek veri kaynaklarını tanımlayabilmektir. Kütüphaneler bunlara en güzel örneklerdendir. Öğrenci kütüphanelerde çok geniş veri kaynaklarına erişebilmektedir. Kütüphanelere gitmeye fırsat bulunamadığı zamanlarda web teknolojileri, bu geniş kaynağa internet üzerinden de ulaşabilme olanağı vermektedir.

© Sinç, Bora : "Uzaktan Öğretim Yöntemiyle ilköğretim Öğretmenlerinin Hizmet-İçi Eğitimi", Y.L. Tezi, M.Ü., 2004

15 Nisan 2009 Çarşamba

MİMAR SİNANIN DOĞUM GÜNÜ BUGÜN






MİMAR SİNAN (1490-1588)
Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu. Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul’a getirildi. Zeki, genç ve dinamik olduğu için seçilenler arasındaydı. Sinan, At Meydanı’ndaki saraya verilen çocuklar içinde mimarlığa özendi, vatanın bağlarında ve bahçelerinde su yolları yapmak, kemerler meydana getirmek istedi. Devrinin mahir ustaları mahiyetinde han, çeşme ve türbe inşaatında çalıştı. 1514’te Çaldıran, 1517’de Mısır seferlerine katıldı. Kanunî Sultan Süleyman zamanında yeniçeri oldu ve 1521’de Belgrad, 1522’de Rodos seferinde bulunarak atlı sekban oldu. 1526’da katıldığı Mohaç Meydan Muharebesinden sonra sırası ile acemi oğlanlar yayabaşılığı, kapı yayabaşılığı ve zenberekçibaşılığa yükseldi. 1532’de Alman, 1534’de Tebriz ve Bağdat seferlerinden dönüşte “Haseki” rütbesi aldı. Bağdat seferinde Van Kalesi Muhasarasında, göl üzerinde nakliyat yapan kalyonlara top yerleştirdi.
Korfu, Pulya (1537) ve Moldovya (1538) seferlerine katılan Mimar Sinan, Moldovya (Kara Buğdan) seferinde Prut nehri üzerine onüç günde kurduğu köprü ile Kanunî Sultan Süleyman’ın takdirini kazandı. Aynı sene başmimarlığa yükseldi.
Mimar Sinan, katıldığı seferlerde Suriye, Mısır, Irak, İran, Balkanlar, Viyana’ya kadar Güney Avrupa’yı görüp mimari eserleri inceledi ve kendisi de birçok eser verdi. İstanbul’da devrin en meşhur mimarları ile Bayezid Camii’nin ustası Mimar Hayreddin ile tanıştı.

Bazı Eserleri Sinan’ın mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar Halep’de Hüsreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesi’dir.
Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, O’nun sanatının gelişmesini gösteren basamaklar gibidir. Bunların ilki, Şehzadebaşı Camii ve Külliyesidir. Külliyede ayrıca imaret, tabhane (mutfak), kervansaray ve bir sokak ile ayrılmış medrese bulunmaktadır.
Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Yirmiyedi metre çapındaki büyük kubbe, zeminden itibaren tedricen yükselen binanın üzerine gayet nisbetli ve ahenkli bir şekilde oturtulmuştur. Sükûnet ve asaleti ifade eden bu sade ve ahenkli görünüşü ile Süleymaniye Camii, olgunlaşmış bir mimariyi temsil etmektedir.Sekiz ayrı binadan meydana gelen Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Fatih’ten sonra şehrin ikinci üniversitesi olmuştur.
Mimar Sinan’ın en güzel eseri, seksen yaşında yaptığı Edirne Selimiye Camii’dir. Selimiye’nin kubbesi, Ayasofya kubbesinden daha yüksek ve derindir. 31,50 metre çapındaki kubbe, sekizgen şeklindeki gövde üzerine oturmuştur. Üç şerefeli ince minarelerine üç kişi aynı anda birbirini görmeden çıkabilmektedir.Sinan bu camiin ustalık eseri olduğunu ve bütün sanatını Selimiye’de gösterdiğini belirtmektedir.
Mimar Sinan, gördüğü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemiş, fakat hiçbirini aynen taklid etmeyip, sanatını devamlı geliştirmiş ve yenilemiştir. Eserlerindeki sütunlar, duvarlar ve diğer kısımlar taşıdıkları yüke mukavemet edebilecek miktardan daha kalın değildir. Kullandığı bütün mimari unsurlarda bu hesap dikkati çeker.
Mimar Sinan aynı zamanda bir şehircilik uzmanıdır. Yapacağı eserin, önce çevresini tanzim ederdi. Yer seçiminde de büyük başarı göstermiş ve eserlerini, çevresine en uygun tarzda yerleştirmiştir.
Bilinen eserleri: 84 camii, 53 mescid, 57 medrese, 7 darülkurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 5 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 saray, 8 mahzen, 48 hamam olmak üzere 364 adettir.
Depreme Dayanıklı Mimarın çok sayıdaki eserini inceleyenler, Sinan’ın depreme karşı bilinen ve gereken tüm tedbirleri aldığını söylemekteler.Bu tedbirlerden biri, temelde kullanılan taban harcıdır.Sadece Sinan’ın eserlerinde gördüğümüz bu harç sayesinde, deprem dalgaları emilir, etkisiz hale gelir. Yine yapıların yer seçimi de ilginç. Zeminin sağlamlaşması için kazıklarla toprağı sıkıştırmış dayanak duvarları inşa ettirmiş.Mesela Süleymaniye’nin temelini 6 yıl bekletmesi, temelin zemine tam olarak oturmasını sağlamak içindir.
Mimar Sinan, yapılarında ayrıca drenaj adı verilen bir kanalizasyon sistemi de kurmuştur.Drenaj sistemiyle yapının temellerinin sulardan ve nemden korunarak dayanıklı kalması öngörülmüştür. Ayrıca yapının içindeki rutubet ve nemi dışarı atarak soğuk ve sıcak hava dengelerini sağlayan hava kanalları kullanmış. Bunların dışında yazın suyun ve toprağın ısınmasından dolayı oluşan buharın, yapının temellerine ve içine girmemesi için tahliye kanalları kullanmıştır. Buhar tahliye ve rutubet kanalları drenaj kanallarına bağlı olarak uygulamaya konulmuştur.
İşte Sinan’ın eserlerini inceleyen ve birçoğunu da restore eden Mimar Abdülkadir Akpınar’ın söyledikleri:
“Karşılaştığım bir özellikten dolayı gözlerime inanamadım. Sinan’ın eserlerinde en ufak bir çıktı ve desen dahi tesadüf değil. Renklere bile bir fonksiyon yüklenmiş. Çünkü yapıyı herşeyi ile bir bütün olarak ele almış. Bütün ölçülerini ebced hesabına göre yapmış ve bir ana temayı temel almış. Ölçülerini asal sayıya göre yapmış ve onun katlarını baz almış. İlmini din ile bütünleştirip mükemmel eserler ortaya koymuş. Örneğin SinanKur’an-ı Kerim’de geçen “Biz dağları yeryüzüne çivi gibi gömdük...” ayetinden etkilenerek yapılarının yer altındaki kısmını ona göre inşa etmiş. Yapıları hislerine göre değil, matematiksel olarak oluşturmuş. Bugünün teknolojisi bile Sinan’ın yapmış olduğu bazı uygulamaları çözemiyor. Küresel ve piramidal uygulamalarının bir başka benzeri daha yok. Ama bunların hepsi estetik sağladığı gibi yapının sağlamlığını da pekiştirmiştir.

MİMAR SİNAN TÜRBESİ
Süleymaniye Camii 'nin eski ağalar kapısının karşı köşesinde, yol ayrımında üçgen bir alandadır. Önde som mermerden yapılmış bir sebil görülmektedir. Sebilin arkasındaki ufak mezerlıkta 6 sütunlu, üstü örtülü ve etrafı açık türbede Mimar Sinan'ın mezarı bulunmaktadır. Türbesini ölümünden az önce kendisi yapmıştır. 1933 yılında Mimar Vasfi Egeli tarafından restore edilmiştir. Sandukanın uçları ile üzerindeki burma kavuk, mermerdendir. Sokağa bakan demir parmaklıklı bir pencereden türbe görünür.
ESERLER





e-okul Personel işlemleri








25 Mart 2009 Çarşamba

ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya -
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde - gösterdiği vahşetle "Bu: bir Avrupalı"

Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil,

Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakîkat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harâb.


Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı:

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam;
Atılan her lâğımın yaktığı: yüzlerce adam.

Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!..

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat imân?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm?
Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.


Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerir azmini tevkîf edemez sun'-ı beşer;

Bu göğüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-ı bedîim, onu çiğnetme!" dedi.

Âsım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.


Şühedâ gövdesi, baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne Güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

"Bu, taşındır" diyerek Kâbe'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,

Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.


Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;
Şarkın en sevgili sultânı Selâhâddîn'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayrân...
Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;

Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehîd oğlu, şehîd isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.